Kitap Künyesinde Çevirmen Nasıl Yazılır ?

Sevval

New member
KİTAP KÜNYESİNDE ÇEVİRMEN NASIL YAZILIR? DİLİN GÖRÜNMEYEN KAHRAMANLARINA HAK ETTİĞİ YERİ VERMEK

Hepimiz bir kitabı elimize aldığımızda önce kapağına, sonra yazara bakarız. Peki ya o kitabı bizim anlayabileceğimiz dile çeviren kişiye ne kadar dikkat ederiz? “Çevirmen” genellikle künyenin en altına sıkıştırılmış bir isimdir, oysa o kişi olmadan o kitapla kurduğumuz ilişki asla mümkün olmazdı. Bu yazıda, kitap künyesinde çevirmenin nasıl yazılması gerektiğini yalnızca biçimsel bir mesele olarak değil; kültürel, etik ve insani bir mesele olarak ele alacağız. Çünkü çeviri sadece kelimelerin aktarımı değil, aynı zamanda iki dünya arasında kurulmuş bir köprüdür.

KÜNYENİN TARİHSEL EVRİMİ: YAZARIN GÖLGESİNDEKİ İSİM

Modern anlamda kitap künyesi 19. yüzyılda standartlaşmaya başladı. O dönemde baskı teknolojisi yaygınlaştıkça kitaplar çoğaldı, bibliyografik bilgiler düzenli hale getirilmeye başladı. Ancak çevirmen adı genellikle arka sayfalarda, küçük puntolarla, hatta bazen hiç yer almadan geçiştirilirdi. Çünkü yayınevleri ve okurlar, çeviriyi “yan ürün” olarak görüyordu.

Türkiye’de bu durum Cumhuriyet dönemiyle değişmeye başladı. Hasan Âli Yücel’in öncülük ettiği Tercüme Bürosu (1940–1966), çevirmenin entelektüel bir özne olarak tanınmasını sağladı. Bu dönem, çevirmenin adının kitabın künyesine eklenmesinin “saygınlık” kazandığı bir kırılma noktasıydı. Artık “çeviren” bir dipnot değil, kültür aktarımının ortağıydı.

GÜNÜMÜZDE KÜNYEDE ÇEVİRMEN NASIL YAZILMALI?

Bugün Türkiye’deki çoğu yayınevi, uluslararası yayıncılık standartlarına uygun biçimde çevirmen bilgisini şu şekilde verir:

> Çeviren: [Ad Soyad]

Bu ifade genellikle kitabın iç kapağında, yazar adıyla aynı sayfada veya hemen altındaki kısımda yer alır. Bazı yayınevleri “Türkçeye çeviren” ifadesini kullanarak yerelleşmiş bir yaklaşım benimser. Akademik yayınlarda ise “Çeviri: [Ad Soyad] [Kurumu veya katkı notu]” biçimi tercih edilir.

Aslında biçimden çok, görünürlük önemlidir. Çevirmenin adı kitabın ön kapağına eklenmiyorsa bile, iç kapakta yazarla eş değer bir konumda belirtilmelidir. Çünkü çeviri, bir yeniden yazma eylemidir; bu durumda çevirmen “ikinci yazar” sayılabilir.

ERKEKLERİN STRATEJİK, KADINLARIN TOPLULUKSAL BAKIŞI: İKİ YAKLAŞIMIN BİRLEŞİMİ

Forumlarda dikkat çeker: erkek kullanıcılar genellikle çeviri sürecine “verimlilik, sadakat, doğruluk” gibi stratejik ölçütlerle yaklaşır. Onlar için künyede çevirmenin adı, metnin güvenilirliğinin göstergesidir. Kadın kullanıcılar ise çevirmenlikteki “görünmez emeğe” odaklanır; toplumsal adalet, tanınma ve paylaşım üzerinden tartışır.

Geleceğin yayıncılığı, bu iki bakışın birleşimini gerektiriyor. Yani hem metin bütünlüğünü koruyan profesyonellik hem de insan emeğini görünür kılan duyarlılık. Bu nedenle künyede çevirmen adının yer alması yalnızca teknik bir ayrıntı değil, etik bir tercih haline geliyor.

ÇEVİRMENİN GÖRÜNMEZLİĞİ: LINGUISTİK ADALETSİZLİK

Lawrence Venuti’nin “The Translator’s Invisibility” adlı eseri, çevirmenin tarihsel olarak nasıl silikleştirildiğini çarpıcı biçimde anlatır. Venuti’ye göre yayınevleri ve okurlar “doğal, akıcı” çeviriyi sever çünkü o zaman çevirmen “kaybolur” ve metin “orijinalmiş gibi” okunur. Bu, okuma deneyimi açısından hoş görünebilir ama aslında kültürel olarak adaletsizdir. Çünkü her çeviri bir yeniden inşadır; her sözcük, bir seçimin sonucudur.

Kitap künyesinde çevirmenin adını vurgulamak, bu adaletsizliğe karşı küçük ama etkili bir direniştir. Tıpkı bir mimarın binayı imzalaması gibi, çevirmen de kelimelerden kurduğu yapıya imzasını atmalıdır.

KÜNYEDEKİ BİR İSİM EKONOMİK VE KÜLTÜREL DEĞER TAŞIR

Çevirmen adı yalnızca etik bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik bir göstergedir. Bir çevirmenin adı, kitap satışlarını doğrudan etkileyebilir. Örneğin, klasik edebiyat okurları “Sabahattin Eyüboğlu çevirisi mi, yoksa yeni bir çeviri mi?” diye özellikle sorar. Bu da çevirmenin bir “marka değeri” yarattığını gösterir.

Yayıncılık ekonomisinde bu durumun gelecekte daha da belirginleşmesi bekleniyor. Dijital platformlar, kitap künyesindeki her bilginin (yazar, editör, çevirmen, kapak tasarımcısı) algoritmik olarak arama sonuçlarına dahil edilmesini sağlıyor. Yani 2030’lara kadar çevirmen adı yalnızca etik değil, ticari bir zorunluluk haline gelecek.

KÜNYEDE CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE TEMSİL SORUNU

Kadın çevirmenlerin tarih boyunca görünürlüğü sınırlıydı. Oysa bugün Türkiye’de çeviri sektörünün %70’inden fazlası kadınlardan oluşuyor. Buna rağmen birçok basımda hâlâ “çeviren” yerine “çeviri” ifadesi kullanılarak özne belirsizleştiriliyor. Bu dilsel fark, toplumsal görünmezliğin de bir yansıması.

Forum üyeleri arasında bu konuda fikir ayrılığı var: bazıları “nötr dil” kullanımını savunurken, bazıları çevirmenin cinsiyetinin dahi kültürel bir bağlam taşıdığını düşünüyor. Burada önemli olan, görünmezliği azaltmak. Yani “çeviren: [Ad Soyad]” ifadesiyle kişiyi aktif bir özne olarak kabul etmek.

GELECEĞİN YAYINCILIĞI: KÜNYEDE ŞEFFAFLIK DÖNEMİ

Yapay zekâ destekli çeviri teknolojilerinin yükselişiyle birlikte “insan çevirmen” kavramı yeniden tanımlanıyor. Ancak burada bir paradoks var: makine çevirileri arttıkça, insan çevirmenlerin değeri de artıyor. Çünkü duygusal ton, kültürel nüans ve estetik karar hâlâ insana özgü.

Bu nedenle 2030’lara doğru, kitap künyelerinde çevirmen adının yanında şu tür bilgiler yer alabilir:

> Çeviren: [Ad Soyad]

> Denetleyen Editör: [Ad Soyad]

> Çeviri Yöntemi: İnsan + Dijital Destekli

Bu şeffaflık, okurla güven ilişkisini güçlendirecek. Ayrıca çevirmen emeğinin görünürlüğünü kurumsal düzeyde koruyacak.

FORUM SORULARI: SİZCE ÇEVİRMEN NE KADAR GÖRÜNÜR OLMALI?

- Çevirmen adının kitabın kapağında yer alması sizce metnin değerini artırır mı?

- Dijital çağda yapay zekâ destekli çeviriler yaygınlaşırken “insan imzası” ne kadar önemli kalacak?

- Çevirmenlerin telif hakkı, künyedeki görünürlükleriyle birlikte yeniden tanımlanmalı mı?

- Erkeklerin “stratejik” doğruluk arayışı ile kadınların “duygusal sadakat” anlayışı birleşirse çeviri kalitesi nasıl değişir?

SONUÇ: KÜNYEDEKİ BİR SATIR, KÜLTÜRÜN GELECEĞİDİR

Kitap künyesinde çevirmenin adını doğru yazmak, basit bir teknik detay değildir; kültürel saygının, emeğe verilen değerin ve bilgi adaletinin göstergesidir. Her çevirmen, diller arasındaki anlam köprüsünü kurar; onun adı künyede ne kadar güçlü durursa, okurun metne güveni de o kadar artar.

Sonuç olarak, künyedeki bir satır aslında bir medeniyet göstergesidir. Diller değişir, teknolojiler gelişir ama emeğin adı unutulmamalıdır.

Peki sizce bir kitabın ruhunu kim yaratır — yazarı mı, yoksa onu yeniden doğuran çevirmeni mi?