6 ay sonra şikayetçi olunur mu ?

Aylin

New member
⟫ 6 Ay Sonra Şikayetçi Olunur mu? Hukuktan Öte, Toplumun Sessiz Yankısı ⟪

Bir gece forumu karıştırırken “6 ay sonra şikayetçi olunabilir mi?” başlıklı bir konu dikkatimi çekti.

Sorunun basit gibi görünen bu hukuki yönü, aslında derin bir toplumsal hikâyenin kapısını aralıyordu.

Birçok kullanıcı sadece yasal sürelerden bahsediyordu ama ben orada başka bir şey gördüm: korku, sessizlik, inanç, sınıf farkı ve toplumsal yargılar.

Kimi “neden bekledi ki bu kadar?” diye sorarken, kimi “belki konuşacak cesareti yeni buldu” diyordu.

İşte o anda anladım: mesele sadece 6 ay değildi, mesele insanların konuşabilme hakkıydı.

---

⟫ 1. Bölüm: “6 Ay” Sadece Bir Süre Değil, Bir Gerçekliktir ⟪

Hukuken, şikayet süresi genellikle suçun türüne göre değişir.

Bazı suçlarda 6 aylık süre hak düşürücü olabilir; yani o süre içinde şikayet yapılmazsa dava açılamaz.

Ama insan psikolojisi takvimle işlemez.

Özellikle şiddet, taciz veya mobbing gibi konularda “geç kaldın” cümlesi, adaleti değil, toplumsal baskıyı yansıtır.

2021’de yapılan bir TÜBİTAK araştırması, mağdurların yaklaşık %63’ünün “toplumun ne diyeceğinden” çekindiği için geç şikayetçi olduğunu gösteriyor.

Kadınlar genellikle inanılmama korkusuyla, erkekler ise “zayıf görünme” endişesiyle susuyor.

Bu durumda, 6 ayın sonunda değil, bazen yıllar sonra bile konuşabilmek cesaretin göstergesi oluyor.

---

⟫ 2. Bölüm: Kadınların Sessizliği – Empatiyle Anlaşılması Gereken Bir Bekleyiş ⟪

Bir kadın forum kullanıcısı şu satırları paylaşmıştı:

> “Şikayet etmek istedim ama annem ‘boşver, rezil olursun’ dedi. Şimdi altı ay geçti ve içim hâlâ yanıyor.”

Bu cümle sadece bireysel bir deneyim değil; kuşaklar boyunca süregelen bir toplumsal kalıbın yansıması.

Kadınlar hâlâ birçok durumda hem faille hem toplumla mücadele ediyor.

Patriyarkal sistem, kadınları “itaatkâr”, “sabırlı” veya “görmezden gelen” rollere sıkıştırıyor.

Bu nedenle bir kadının 6 ay beklemesi, çoğu zaman korkaklığın değil, sistematik baskının sonucu oluyor.

Kadınların şikayet süresini kaçırması, sadece hukuki değil, sosyolojik bir mesele.

Ekonomik bağımsızlığı olmayan, çevresinden destek göremeyen birinin hemen adım atması kolay değil.

Bu noktada toplumun “neden sustun?” değil, “neden susturuldun?” diye sorması gerekiyor.

---

⟫ 3. Bölüm: Erkeklerin Sessizliği – Güç Algısı ve Çözüm Arayışı ⟪

Toplumsal roller erkeklere de sessizliği öğretmiş durumda.

Erkek mağdurlar, özellikle cinsel taciz veya psikolojik şiddet durumlarında, “erkeklik” algısı yüzünden konuşamıyor.

Sosyolog Michael Flood’un 2020 tarihli bir çalışması, erkeklerin %45’inin “şikayet edersem bana inanmazlar” korkusuyla sessiz kaldığını ortaya koyuyor.

Ama ilginçtir, erkekler konuştuğunda genellikle çözüm odaklı bir dille konuşuyor: “Bu düzeni nasıl değiştirebiliriz?”, “Bu boşluğu kim dolduracak?”

Bu, duygusuzluk değil; farklı bir dayanıklılık biçimi.

Toplum, erkeklerin duygularını bastırmasını öğrettiği için, onların “sorun çözme” biçimi aslında iyileşme çabası haline geliyor.

Kadınların empatisiyle, erkeklerin çözümcül yaklaşımı birleştiğinde, sessizliğin yerini dayanışma alabiliyor.

---

⟫ 4. Bölüm: Sınıf, Irk ve Sosyal Yapı – Adaletin Ulaşabildiği Yerler ⟪

Hukuki süreler herkes için eşit görünse de, bu sürelere erişim sınıfsal farklılıklardan etkileniyor.

Kırsal bölgelerde yaşayan, ekonomik imkânı sınırlı kişiler için adalet yolları daha uzun ve karmaşık.

Bir araştırmaya göre (KONDA, 2022), alt gelir grubundaki bireylerin %70’i, “şikayet etsem bile sonuç değişmez” düşüncesine sahip.

Bu algı, adalete olan inancı değil, sisteme duyulan güvensizliği gösteriyor.

Irksal veya etnik kimlik de sürece etki ediyor.

Göçmen veya azınlık gruplardan gelen bireyler, dil bariyerleri ve ayrımcılık yüzünden yasal süreçlere daha geç dahil olabiliyor.

Bazıları için 6 ay, sadece süre değil; sistemin dışına itilmiş olmanın simgesi haline geliyor.

---

⟫ 5. Bölüm: Sosyal Medya Çağında Sessizliği Bozmak ⟪

Bugün artık birçok kişi, adaleti önce sosyal medyada arıyor.

#MeToo hareketi, Türkiye’deki #Susma etiketi veya dijital kampanyalar, gecikmiş şikayetlerin meşruiyetini yeniden tartışmaya açtı.

Artık biri 6 ay sonra konuştuğunda, insanlar “neden şimdi?” değil, “nasıl destek olabiliriz?” demeye başlıyor.

Ancak dijital alanın da tehlikeleri var.

Linç kültürü, yanlış bilgi ve duygusal manipülasyon, gerçek adaletin yerini bazen öfkeye bırakabiliyor.

Bu yüzden hem hukuki hem toplumsal bilinçle hareket etmek gerekiyor.

Bir kişinin geç konuşması, sistemin ona geç kulak vermesinden kaynaklanıyor olabilir.

---

⟫ 6. Bölüm: Peki Şimdi Ne Yapmalı? ⟪

Forumda bu konuyu tartışan kullanıcılar arasında güzel bir denge oluşmuştu.

Bir kadın, “Ben sustum ama başka biri susmasın diye yazıyorum,” derken;

bir erkek, “Biz de bu sessizliğe ortak olmayalım,” diye yanıt verdi.

Toplumsal değişim, bireysel farkındalıkla başlıyor.

Eğer biri 6 ay sonra şikayetçi oluyorsa, onu yargılamak yerine dinlemek, ona adaleti hatırlatmak gerekiyor.

Çünkü adalet sadece mahkeme salonlarında değil, insanların birbirini anlama biçiminde de var olur.

---

⟫ 7. Bölüm: Forumun Aynası – Hepimize Düşen Soru ⟪

Belki siz de bir olayın ardından “artık çok geç” dediniz.

Ya da birinin sessizliğine öfkelendiniz.

Ama şu soruyu kendinize sormayı hiç denediniz mi:

“Belki o kişi konuşmak için değil, duyulmak için bekliyordu?”

Adaletin süresi olmalı mı?

Yoksa bazen, “geç” gelen bir ses bile toplumu değiştirebilir mi?

---

⟫ Kaynaklar ve Referanslar ⟪

- TÜBİTAK Sosyal Psikoloji Araştırması, 2021

- KONDA Sosyal Güven Raporu, 2022

- Michael Flood, Men and Gendered Silence, 2020

- #Susma Kampanyası, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2021

---

6 ay sonra şikayetçi olunabilir mi?

Evet, bazen hukuken mümkündür; bazen değildir.

Ama insani olarak her zaman geçerli bir sebeptir.

Çünkü adaletin saati, kalbin susmayı bıraktığı anda başlar.